stories no.19

Fulden Topaloğlu

#womenbehindtheidea

Fulden doğaya ve denize tutkulu, Studio Kali isimli mobilya markası olan bir tasarımcı. Ona ilham olan süreçleri öğrenmek için İstanbul’da kendi stüdyosunda onu ziyaret etme şansımız oldu. Studio Kali ve Fulden’i tanımak için ona birkaç soru sorduk.

stories no.19

Fulden Topaloğlu

#womenbehindtheidea

Fulden doğaya ve denize tutkulu, Studio Kali isimli mobilya markası olan bir tasarımcı. Ona ilham olan süreçleri öğrenmek için İstanbul’da kendi stüdyosunda onu ziyaret etme şansımız oldu. Studio Kali ve Fulden’i tanımak için ona birkaç soru sorduk.

1. Bize biraz Fulden’den bahseder misin? Kendini “Kali” ile ifade edip yansıtabildiğini düşünüyor musun?

Lisans eğitimim endüstri mühendisliği üzerine. Ama tasarıma ve yaratıcı branşlara dair büyük bir ilgim olduğu için sonrasında yüksek lisans ve doktora eğitimimi endüstri ürünleri tasarımı üzerine yaptım. Kariyerimin ilk yıllarında farklı tasarım ofislerinde çalıştım; ayrıca doktora eğitimim sırasında ve sonrasında akademisyen olarak görev yaptım. Kendi stüdyom ve markam Studio Kali’yi kurmadan önce ise bir mobilya firmasında tasarım grup yönetmeni olarak çalışıyordum. Eğitim ve kariyer temelli kimliklerimi bir kenara bıraktığımda ise epey meraklı, doğaya, özellikle de suya ve denize aşık, seyahat etmeyi çok seven ve tasarım, sanat, üretim ve zanaat eksenindeki her konuya çok yoğun ilgi duyan birisiyim.   

Tasarladığım ürün, obje ve deneyimlerle, anlamlı, işlevsel ve ilham dolu bir dünya oluşturmak en çok istediğim şey ve tasarıma dair en çok sevdiğim şey de böyle bir dünya yaratmanın aracı oluşu. Kali’nin tüm ürünlerinde, felsefesinde ve her detayında bu arzumu yansıtmaya çabalıyorum. Dolayısıyla tabii ki evet, Kali ile kendimi de ifade etmek demek oluyor bu. 

2. Mühendislik eğitimi aldıktan sonra tasarım alanına geçmek nasıl bir yolculuktu? Daha pragmatik ve akılcı bir yerden, daha yaratıcı ve içsel bir alana yönelmek nasıl bir süreçti?

Başta bu kararı vermek her ne kadar heyecan verici olsa da bir miktar korkutucuydu da. Ama tasarıma dair ilk stüdyo derslerine girmeye başladığım andan itibaren ne kadar doğru bir karar verdiğimi görmeye başladım. Bir yandan, mühendislik eğitimimin bu alan için güzel bir arka plan sunduğunu da düşünüyorum çünkü endüstriyel tasarım bu iki dünyanın kesişiminde bir alan. Yaratıcılık ana girdilerinden biri ama işlevsel ürünler yapmak istiyorsanız, özellikle geliştirme ve son ürüne dönüşüm sürecinde işin içine akılcılık, pragmatizm, mühendislik de katmak durumundasınız. Bu nedenle benim için çok güzel bir sentez süreci oldu bu yolculuk. Ama şunu da söyleyebilirim ki bazen bu iki yaklaşım arasında yoğun bir gerilim içinde ilerliyor projeler 🙂 Kategorize etmek, gruplamak, sistem kurmak, net cevaplar bulmak isteyen bir sol beyin ve duygusal kriterler, anlam, şiirsellik ve estetik değerler peşinde ilerleyen bir sağ beyin arasında hararetli tartışmalar ve pazarlıklar ile.

fulden-topaloglu-1

3. Kullanacağın materyale nasıl karar verdin? Bu süreç senin için zor muydu? Zorlukları nasıl atlattın?

Studio Kali benim için mesleğimi yaptığım bir stüdyodan öte, tasarıma dair tutkumun, ilgi alanlarım ve en önemli değerlerimle bir araya geldiği; birbirini tamamlayarak, anlama, ürün ve deneyimlere dönüştüğü bir dünya. Her şeye bu çerçeveden baktığım için kullanacağım materyalleri seçerken de en sevdiğim malzeme olan ahşapla başladım ve buna metal, yün, mermer gibi tamamen doğal malzemeleri ekleyerek devam ettim. El üretimi ve zanaatı yaşatmak, doğaya saygı içinde doğal malzemelerle üretim, kaliteli işçilik ve yerel üretime destek olmak Studio Kali’nin temel değerleri arasında. En başından beri bu değerleri net bir şekilde tanımladığım için kullanacağım malzemeleri seçme süreci hiç zor olmadı ve çok kendiliğinden geldi. Zorluklar istediğim üretim kalitesini sunabilen ve çalışma etiği ve değerleri Studio Kali ile uyumlu olan ustaları, üreticileri bulabilmek kısmındaydı. Bu konuda da araştırmacı olarak ve saygı duyduğum, referanslarına güvendiğim kişilere/kurumlara danışarak ilerledim. 

4. Hannah Shirt ve Octavia Pant’i giydiğinde nasıl hissettiğini bize üç kelime ile anlatır mısın?

Şık, rahat ve kendim gibi…

Bu güzel kıyafetlerle birlikte arkalarındaki kapsayıcı felsefe ve sürdürülebilir duruş için Atölye Ren’e çok teşekkürler!

1. Bize biraz Fulden’den bahseder misin? Kendini “Kali” ile ifade edip yansıtabildiğini düşünüyor musun?

Lisans eğitimim endüstri mühendisliği üzerine. Ama tasarıma ve yaratıcı branşlara dair büyük bir ilgim olduğu için sonrasında yüksek lisans ve doktora eğitimimi endüstri ürünleri tasarımı üzerine yaptım. Kariyerimin ilk yıllarında farklı tasarım ofislerinde çalıştım; ayrıca doktora eğitimim sırasında ve sonrasında akademisyen olarak görev yaptım. Kendi stüdyom ve markam Studio Kali’yi kurmadan önce ise bir mobilya firmasında tasarım grup yönetmeni olarak çalışıyordum. Eğitim ve kariyer temelli kimliklerimi bir kenara bıraktığımda ise epey meraklı, doğaya, özellikle de suya ve denize aşık, seyahat etmeyi çok seven ve tasarım, sanat, üretim ve zanaat eksenindeki her konuya çok yoğun ilgi duyan birisiyim.   

Tasarladığım ürün, obje ve deneyimlerle, anlamlı, işlevsel ve ilham dolu bir dünya oluşturmak en çok istediğim şey ve tasarıma dair en çok sevdiğim şey de böyle bir dünya yaratmanın aracı oluşu. Kali’nin tüm ürünlerinde, felsefesinde ve her detayında bu arzumu yansıtmaya çabalıyorum. Dolayısıyla tabii ki evet, Kali ile kendimi de ifade etmek demek oluyor bu. 

2. Mühendislik eğitimi aldıktan sonra tasarım alanına geçmek nasıl bir yolculuktu? Daha pragmatik ve akılcı bir yerden, daha yaratıcı ve içsel bir alana yönelmek nasıl bir süreçti?

Başta bu kararı vermek her ne kadar heyecan verici olsa da bir miktar korkutucuydu da. Ama tasarıma dair ilk stüdyo derslerine girmeye başladığım andan itibaren ne kadar doğru bir karar verdiğimi görmeye başladım. Bir yandan, mühendislik eğitimimin bu alan için güzel bir arka plan sunduğunu da düşünüyorum çünkü endüstriyel tasarım bu iki dünyanın kesişiminde bir alan. Yaratıcılık ana girdilerinden biri ama işlevsel ürünler yapmak istiyorsanız, özellikle geliştirme ve son ürüne dönüşüm sürecinde işin içine akılcılık, pragmatizm, mühendislik de katmak durumundasınız. Bu nedenle benim için çok güzel bir sentez süreci oldu bu yolculuk. Ama şunu da söyleyebilirim ki bazen bu iki yaklaşım arasında yoğun bir gerilim içinde ilerliyor projeler 🙂 Kategorize etmek, gruplamak, sistem kurmak, net cevaplar bulmak isteyen bir sol beyin ve duygusal kriterler, anlam, şiirsellik ve estetik değerler peşinde ilerleyen bir sağ beyin arasında hararetli tartışmalar ve pazarlıklar ile.

3. Kullanacağın materyale nasıl karar verdin? Bu süreç senin için zor muydu? Zorlukları nasıl atlattın?

Studio Kali benim için mesleğimi yaptığım bir stüdyodan öte, tasarıma dair tutkumun, ilgi alanlarım ve en önemli değerlerimle bir araya geldiği; birbirini tamamlayarak, anlama, ürün ve deneyimlere dönüştüğü bir dünya. Her şeye bu çerçeveden baktığım için kullanacağım materyalleri seçerken de en sevdiğim malzeme olan ahşapla başladım ve buna metal, yün, mermer gibi tamamen doğal malzemeleri ekleyerek devam ettim. El üretimi ve zanaatı yaşatmak, doğaya saygı içinde doğal malzemelerle üretim, kaliteli işçilik ve yerel üretime destek olmak Studio Kali’nin temel değerleri arasında. En başından beri bu değerleri net bir şekilde tanımladığım için kullanacağım malzemeleri seçme süreci hiç zor olmadı ve çok kendiliğinden geldi. Zorluklar istediğim üretim kalitesini sunabilen ve çalışma etiği ve değerleri Studio Kali ile uyumlu olan ustaları, üreticileri bulabilmek kısmındaydı. Bu konuda da araştırmacı olarak ve saygı duyduğum, referanslarına güvendiğim kişilere/kurumlara danışarak ilerledim. 

4. Hannah Shirt ve Octavia Pant’i giydiğinde nasıl hissettiğini bize üç kelime ile anlatır mısın?

Şık, rahat ve kendim gibi…

Bu güzel kıyafetlerle birlikte arkalarındaki kapsayıcı felsefe ve sürdürülebilir duruş için Atölye Ren’e çok teşekkürler!