Gizem Ursula Wrap Dress ile
stories no.18
Gizem Yücelen
#womenbehindtheidea
Kendine kurduğu oyun alanının içinden çıkan ve kendi markasıyla, tasarladığı çantalarıyla bize biricik farklılıkları gösteren Gizem ile tanışın. Kendisiyle Moda’da çok güzel bir gün geçirdik. Markası “Hooop the Bag” ve tasarım sürecini anlatırken, Gizem’i de yakından tanıdık.
Gizem Ursula Wrap Dress ile
stories no.18
Gizem Yücelen
#womenbehindtheidea
Kendine kurduğu oyun alanının içinden çıkan ve kendi markasıyla, tasarladığı çantalarıyla bize biricik farklılıkları gösteren Gizem ile tanışın. Kendisiyle Moda’da çok güzel bir gün geçirdik. Markası “Hooop the Bag” ve tasarım sürecini anlatırken, Gizem’i de yakından tanıdık.
1. Bize biraz Gizem’den bahseder misin? Hooop the Bag’i kurarken Gizem neredeydi?
Gizem: 2012 yılında ilk Hooop the Bag’ini yaparken Gizem henüz öğrenciydi. Tamamen iç sesi ile, dışa vurmak istediği düşünceleri ve hayalleriyle kendine kurduğu oyun alanı, hikâye anlatabilme fırsatı olarak doğdu.
2. Kendi markanda el işçiliğinin değerini hatırlatmaya bir vurgu yapıyorsun. Bizce çok özgün tasarımların var. Hikayeni ve sanatını bu şekilde ifade etmek senin için ne anlama geliyor?
Gizem: İlk denemelerimi yaptığım dönem moda tasarım bölümünden mezun oluyordum ve fabrikalara gezilerimiz oluyordu. Emek ve el işçiliği üzerine kafa yormama bu geziler vesile oldu. Birçok arkadaşımı heyecanlandıran, seri üretimin, büyük fabrikaların bana iyi hissettirmediğini, aynı anda makine gibi çalışan onlarca insan olmasına rağmen, bireysel olarak varlıklarının, emeklerinin ve ellerinin aslında iş üzerinde varlıklarının hissedilmiyor olmasının beni rahatsız ettiğini fark ettim. Bu noktada duyduğum rahatsızlık beni anneannemden, annemden en iyi bildiğim şeye, el işçiliğine, geleneksel el sanatlarına götürdü. El işçiliği hem yapan kişiye ve emeğine saygının, hem de geçmişimle bağ kurmanın bir yolu oldu benim için.
3. Kullanacağın materyale nasıl karar verdin? Bu süreç senin için zor muydu? Zorlukları nasıl atlattın?
Gizem: İlk günden beri tek değişmez materyalim kasnak oldu. Ona karar vermem aslında kolaydı çünkü arayışımın beni götürdüğü yerde annemin, anneannemin elinde görmeye alışık olduğum, el işi yapmaya vesile olan, aynı zamanda kendisi de işe güzellik katan bir malzemeydi. Onun dışındaki malzemeler ise benim için hep deneme yanılma alanıydı. Şu anda takıldığım ve duraklamama da neden olan bir konu aslında. Dünyanın farklı yerlerinde alternatif deri (meyve/ sebzelerden yapılan deriler, bio-deriler…) seçeneklerini görüyorum ve bunların mümkün olduğu bir dünyada yüzyıllardır bildiğimiz hayvan derisi ile devam etmeye içim elvermiyor. O yüzden bu hammaddeleri ya Türkiye’de bulabileceğim ya da yurtdışından tedarik edebileceğim, içime her anlamda sinen şekli ile devam edebileceğim bir geleceğe kadar şimdilik Hooop the Bag’e bir dinlenme zamanı verdim.
4. Bir tasarımcı olmanın yanında, Temiz Giysi Kampanyası aktivistisin. Ren olarak bizim de marka değerlerimizden biri aktivizm. Senin için bu ne anlama geliyor?
Gizem: Bahsettiğim fabrika gezileri el işçiliği kadar benim için emek üzerine de düşünme kapısını açan gezilerdi. Giysilerle çocukluğumdan beri özel bir ilişki kurdum. Kilo sorunu olan bir çocukluk ve gençlik başlangıcım var. Giysilerimi o dönem dikkati kilolarımdan çekecek, beni kendi belirlediğim şekilde anlatacak bir koruma kalkanı olarak görüyordum. O yüzden giysiler benim için ruhu olan, değeri olan bir şekilde iletişim aracımdı. Bu giysilerin yapılış biçimini de aynı şekilde ruhun katıldığı, yapanın varlığının da sürece eklendiği şekilde düşünmüştüm hep. Ama fabrika gezileri aslında seri üretimin bu hayal ettiğim ruhu nasıl öldürdüğünü düşündürmeye başladı. Bu fabrikalar bu arada İtalya’da çok büyük markaların, iyi koşullarda üretim yaptığı fabrikalardı. Bunları düşünürken giysileri üretmek adına sadece ruhunu değil, yaşamlarını feda edenlerin de olduğunu daha öğrenmemiştim. Yönüm bu konulara dönünce, bunları da öğrenmem çok uzun sürmedi. Bir de tekstilde çalışma koşullarının ne kadar kötü olduğunu deneyimlediğim iki farklı şirketten sonra konu üzerine akademik bir yolda ilerleme kararı aldım. Bu süreçte de yolum Temiz Giysi Kampanyası ile kesişti. Bir şeylerin değişmesini istiyorsak, daha yaşanabilir bir dünya hayal ediyorsak, keşke bizim uğraşlarımız olmadan zaten hakkımız olanın bize verildiği bir dünyada yaşasak fakat değişimi oturarak beklemek gerçekçi gelmiyor ve beni huzursuz ediyor, değişim için küçük büyük her türlü adıma, her birimizin çabasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Sesim ne kadara ulaşıyorsa o kadar ulaştırmak istiyorum, elimden hangi yolla ses çıkarmak geliyorsa o yolu denemek istiyorum.
5. Ursula Wrap Dress’i giydiğinde nasıl hissettiğini bize üç kelime anlatır mısın?
Gizem: Kendisiyle tanışmamız karlı bir güne denk geldi. Giyer giymez yazı ne kadar özlediğimi farkettirdi. Şimdiden giyeceğim yaz gününü hayal ettiğim için yaz günü sıcaklığı, rahatlık ve uyum diyebilirim.
1. Bize biraz Gizem’den bahseder misin? Hooop the Bag’i kurarken Gizem neredeydi?
Gizem: 2012 yılında ilk Hooop the Bag’ini yaparken Gizem henüz öğrenciydi. Tamamen iç sesi ile, dışa vurmak istediği düşünceleri ve hayalleriyle kendine kurduğu oyun alanı, hikâye anlatabilme fırsatı olarak doğdu.
2. Kendi markanda el işçiliğinin değerini hatırlatmaya bir vurgu yapıyorsun. Bizce çok özgün tasarımların var. Hikayeni ve sanatını bu şekilde ifade etmek senin için ne anlama geliyor?
Gizem: İlk denemelerimi yaptığım dönem moda tasarım bölümünden mezun oluyordum ve fabrikalara gezilerimiz oluyordu. Emek ve el işçiliği üzerine kafa yormama bu geziler vesile oldu. Birçok arkadaşımı heyecanlandıran, seri üretimin, büyük fabrikaların bana iyi hissettirmediğini, aynı anda makine gibi çalışan onlarca insan olmasına rağmen, bireysel olarak varlıklarının, emeklerinin ve ellerinin aslında iş üzerinde varlıklarının hissedilmiyor olmasının beni rahatsız ettiğini fark ettim. Bu noktada duyduğum rahatsızlık beni anneannemden, annemden en iyi bildiğim şeye, el işçiliğine, geleneksel el sanatlarına götürdü. El işçiliği hem yapan kişiye ve emeğine saygının, hem de geçmişimle bağ kurmanın bir yolu oldu benim için.
3. Kullanacağın materyale nasıl karar verdin? Bu süreç senin için zor muydu? Zorlukları nasıl atlattın?
Gizem: İlk günden beri tek değişmez materyalim kasnak oldu. Ona karar vermem aslında kolaydı çünkü arayışımın beni götürdüğü yerde annemin, anneannemin elinde görmeye alışık olduğum, el işi yapmaya vesile olan, aynı zamanda kendisi de işe güzellik katan bir malzemeydi. Onun dışındaki malzemeler ise benim için hep deneme yanılma alanıydı. Şu anda takıldığım ve duraklamama da neden olan bir konu aslında. Dünyanın farklı yerlerinde alternatif deri (meyve/ sebzelerden yapılan deriler, bio-deriler…) seçeneklerini görüyorum ve bunların mümkün olduğu bir dünyada yüzyıllardır bildiğimiz hayvan derisi ile devam etmeye içim elvermiyor. O yüzden bu hammaddeleri ya Türkiye’de bulabileceğim ya da yurtdışından tedarik edebileceğim, içime her anlamda sinen şekli ile devam edebileceğim bir geleceğe kadar şimdilik Hooop the Bag’e bir dinlenme zamanı verdim.
4. Bir tasarımcı olmanın yanında, Temiz Giysi Kampanyası aktivistisin. Ren olarak bizim de marka değerlerimizden biri aktivizm. Senin için bu ne anlama geliyor?
Gizem: Bahsettiğim fabrika gezileri el işçiliği kadar benim için emek üzerine de düşünme kapısını açan gezilerdi. Giysilerle çocukluğumdan beri özel bir ilişki kurdum. Kilo sorunu olan bir çocukluk ve gençlik başlangıcım var. Giysilerimi o dönem dikkati kilolarımdan çekecek, beni kendi belirlediğim şekilde anlatacak bir koruma kalkanı olarak görüyordum. O yüzden giysiler benim için ruhu olan, değeri olan bir şekilde iletişim aracımdı. Bu giysilerin yapılış biçimini de aynı şekilde ruhun katıldığı, yapanın varlığının da sürece eklendiği şekilde düşünmüştüm hep. Ama fabrika gezileri aslında seri üretimin bu hayal ettiğim ruhu nasıl öldürdüğünü düşündürmeye başladı. Bu fabrikalar bu arada İtalya’da çok büyük markaların, iyi koşullarda üretim yaptığı fabrikalardı. Bunları düşünürken giysileri üretmek adına sadece ruhunu değil, yaşamlarını feda edenlerin de olduğunu daha öğrenmemiştim. Yönüm bu konulara dönünce, bunları da öğrenmem çok uzun sürmedi. Bir de tekstilde çalışma koşullarının ne kadar kötü olduğunu deneyimlediğim iki farklı şirketten sonra konu üzerine akademik bir yolda ilerleme kararı aldım. Bu süreçte de yolum Temiz Giysi Kampanyası ile kesişti. Bir şeylerin değişmesini istiyorsak, daha yaşanabilir bir dünya hayal ediyorsak, keşke bizim uğraşlarımız olmadan zaten hakkımız olanın bize verildiği bir dünyada yaşasak fakat değişimi oturarak beklemek gerçekçi gelmiyor ve beni huzursuz ediyor, değişim için küçük büyük her türlü adıma, her birimizin çabasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Sesim ne kadara ulaşıyorsa o kadar ulaştırmak istiyorum, elimden hangi yolla ses çıkarmak geliyorsa o yolu denemek istiyorum.
5. Ursula Wrap Dress’i giydiğinde nasıl hissettiğini bize üç kelime anlatır mısın?
Gizem: Kendisiyle tanışmamız karlı bir güne denk geldi. Giyer giymez yazı ne kadar özlediğimi farkettirdi. Şimdiden giyeceğim yaz gününü hayal ettiğim için yaz günü sıcaklığı, rahatlık ve uyum diyebilirim.